23.03.2009 tarihinden itibaren İslam Bilim dersleri başlıyor
Dr. Ali Şeriati'nin İslam-Bilim adlı konferanslarından oluşan eserini dersler halinde yayına hazırladık. Site üyelerimiz ve ziyaretçiler burada yayınlanacak dersleri takip edebileceklerdir. Pazartesi ve Perşembe günleri yayınlanacak olan dersleri muntazam takip edip tartışan takipçiler muayyen bir vaktin sonunda bu önemli dersleri bitirmiş olacaklardır.
Derslerin bitiminde takipçiler tarih bilinci, tarih felsefesi, toplumsal tevhid ve toplumsal şirk, ideal insan, toplumbilim, tevhidi dünya görüşü, altyapı ve üstyapı, ideoloji olarak İslam, varoluşçuluk, materyalizm, alinasyon, Marksizm gibi birçok önemli konu hakkında önemli bilgiler edinmiş olacaklardır. Hem derslerin takibi hem de dersler üzerine yapılacak tartışmalarla Doktor'un öğrencileri olarak O'nun fikirlerini tanımış, tartışmış ve belki ümidimiz odur ki ilerilere taşımız olacağız hgs bakiye yükleme trafik cezas? ödeme kredi kart? borç sorgulama kredi kart? borç sorgulama yap?kredi kredi kart? borç sorgulama tl yükleme hgs yükleme
TARİH : -- tarihinde tarafından gönderildi... WEB : Ülke : Şehir :
.: Yazarlar :.
HÜSEYNİYE-İ İRŞAD
İrşad Dönemi; Hüseyniye-i İrşad’ın kurulup faaliyet gösterdiği dönemdir. Hüseyniye-i İrşad, İmam Hüseyin’in şehadeti için gözyaşı dökülen yer demektir.
Hüseyniye-i İrşad’ın kurucusu Muhammed Humayun adında bir hayırseverdir. Toprağın parasını bizzat kendisi vermiştir. Önce 1000 m² lik bir arsa için para ödemiş daha sonra Tahran’ın kuzeyinde Kulhak’ta 4000 m²lik bir alan satın alınmış ve faaliyet için tesisler yapılmıştır. Hüseyniye-i İrşad 1965 yılında faaliyete geçmiş ve kısa sürede binlerce kişinin katıldığı toplantılara sahne olmuştur. Hüseyniye-i İrşad’ın ilk yönetim kurulu üyeleri Ayetullah Mutahhari, Seyyid Hüseyin Nasr [O zaman Tahran üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı], İzzetullah Sahabi, Hüseyin Mazini ve Ali Şeriatî’dir. Şah rejimi Hüseyniye-i İrşad’ı 1973 yılında kapattığında geride kalan tek kurucu üye Ali Şeriatî’dir. Diğer kişiler daha önce çeşitli nedenlerle İrşad’dan ayrılmışlardır. Bunlar arasında da en dikkat çekeni Ayetullah Mutahhari’nin ayrılışıdır. O’na göre Şeraitî, “pahişra ruya canibe-yi siyasi fişar midad” yani[meseleyi siyasi yöne çekiyordu]. [M.Y] Bakınız:Şahruh Ahavi, İran’da Din ve Siyaset, Yöneliş Yayınları, İstanbul,1990, s.250
Ali Şeraitî, Muhammed Humayun’a yazdığı bir mektubunda Hüseyniye-i İrşad’la ilgili özlemlerini şöyle dile getiriyor: “Seyyid Cemal’in [Afgani. M.Y] arzuladığı ve arzusuna ulaşamadan öldüğü pak İslam, İkbal’in kurmak isteyip kuramadığı pak ülke, İrşad, bu yapının temel taşlarını koydu, bugünse duvarlarının yükselmesi için cihadın giderek kızıştığını görüyoruz... Nişansız ve isimsiz mücahidler her gün daha büyük fedakârlıklar gösteriyorlar, binaya bir kerpiç koymak ve bu yapıyı Kuba mescidi gibi bir an önce yükseltmek istiyorlar. Diğer mücahid ve şehitler bu mescidi tamamlamak ve mükemmel hale getirmek için gayret göstereceklerdir. Ama şehrin dışındaki bu uzak, kör ve ücra köşede, küfrün tasallutunda olan bu topraklarda sırtında taş taşıyarak binanın temeline koyan, Ammar’dı [Ammar b. Yasir. M.Y].” Ali Şeraitî, Mektuplar, Şura Yayınları, İstanbul, 1991, s.31
Hüsini irşad sadece dinsel bir olaymış gibi bakılarak değerlerdirmek ve sunmak islam düşüncesine dolaylı bir aşağılama veya bölme girişimi olarak algılanabilir.Bu mücadele bu toprakların toptan yapması gereken mücadedir.Bu mücadelede yanlış anlaşılma noktalarını tam herkesin tereddütsüz anlaşılmasını sağlayacak bir felsefi bütünlüğe kavuşturulmamıştır. Bunun sonucunda Eldeki beyinlerin büyük bir bölümü yabancıların ya sığıntısı veya kullandığı arac haline getirilmiştir.İslamın inancı kişiler aklı ve beyinlerinin algılamalarıyla doğru orantılıdır.İnsanın fıtratını göz önüne koymadan dincilik yarışıyla olmamalıdır. Ama eldeki olanaklar faşizmin karşısında karşı koyacak kurum bırakmamışsa sonunda kendide bir faşizme döner. Bunun adıda dinsel faşızm olur.Bu nedenle bilimsel islamiyeti kurmak zorundayız. Tüm insanlığı kavrayacak bilimsel donanımlar geliştirmek gerçek şahitliğe ulaşmış olanların tutuculuğa düşmeden sunacakları tavırdadır. Dinin çözümlerini İnsan fıtratına zorunlu giydirmeklen dindar olunmaz.Bu yanlışlığı kullanarak Emp gereğinden çok kullanmadımı .Nefsin terbiyesi sultayla olmaz.Nefsinde hakları vardır.Herkes kafasındaki düşünceyi ispatlamak için kutsal kitabı kullanmaktan kaçınmalıdır.Ne yazık ki bu çok kullanılıyor. Bu bir şirktir. Kul Hüdasına dahaiyi yaşamak ve onun verilerini daha iyi kavrayarak amelini sunmak zorundadır. fıtratıda ona uygundur.Koşullarına göre dinini yaşar.
ismail saykal
21-01-2011, 00:50:36
Ben görüyorum. İnsanlar birbirlerini Karakterize ederken bu şii şu şafi şu hanefi..hiç Avrupalıdanduydunuz mu katolik italya veya lüterist almanya veya protestan İng ...Aynı peygampere inan sonra sen alevisin ben sünnüyüm diye birbirini öldürmeye git.Sonrada Amener resülü ile aklanmaya çalış. Hiç düşünme.Soruyorum Avrupalı bizi dinimizle bölmek istiyor. Yanyana gelmemizi istemiyor. Aralarında çatışsalar bile bu konuda ortaklıklarına sadık kalıyorlar.Dincilikle devleti birbirlerine düşürerek bu topluma hakim olmaya çalışıyorlar. Farzdan önce farz vardır.Önce kendimiz bu tür çatıştırmaların arka cephesini göreceğiz.Sonra Allahın verdiği bilim varken Hale göre çözümlenmesi gerekenKuran mesebe göre çözülmeye başlanmasıyla din ile bilim çatışmaya dönüşmüş. Müslümanlar dinleriyle devletlerini çatışır duruma getirmişlerdir. Her meshep lideride kendi çözümünü dayatmış. Sonunda Bir biryle çatışan birbirine gerekli desteği sağlayamayan Başlarına cuval geçirilmiş Hıristiyanların oyuncağı ve eğlencesi olmuşlardır. Hiç bir dini lider çıkıp bunda benim şu sorumluluğum vardır diyememektedir.Böylece gücünün yarısını daha işin başında kaydurumuna getirmektedir.Sayın dini liderler bunun hesabını nasıl vereceksiniz.Ali gönüle hitabetle bunu kısmen ortaya koymaya çalışan değerli bir adamdır Kanım odurki mutlaka başına bir çorap örmüşlerdir.Allah taksiratını affetsim.