VERESİYE DEFTERİ
Ötresi başında bedevi sarığı
Melâmete düşmüş bir abdal ki
Fütüvvetnâmelerin sinesinden
Koparılmış gül gibi
Dikeni kendi yarasını okşayan
Nefse yemin olsun ki
Nahşeb’in meşrebindenim
Halk için süslenmeyi
Zahidlere terk ettim
Ne ilm-ü ledündür
Ne kerâmettir bizimkisi
Bırak ağalar ayak sürüsün
Varsın deryalar üzre yürüsün
Tütüne ve ağuya meyyal
Bir bedevisin ki
Zifaf gecelerinden kaçarak cenge çıktın
Üç yüz yıl uykuya yattın da
Derdini anlatamadın
Sonunda gelip yüreğini
Barut çiğneyen bir adama sattın
Çağırın gelsin Cüneyd’i Arabî’yi
Ders alsın bencileyin fakirden
Mesleğimiz tacirlik değil
Lâkin can satan abdallarız
Mâmafih “turuk-u âliyede gayeye riyasızca vusul için ihtiyar edilmiş ulvi bir meslek”teniz
Ne sufiyem ne sofistim
Bir ulu kapıdayım
Muhannete mihnetim yok
Çula çapuda değil pervam
İzzet-i nefsin karıştığı rızkı reddederim
Kırıldıkça sürgün veren
Dalların kardeşiyiz biz ey
Kardeşlerimiz ki
Güzelavratotu çiğner baharın
Yarasına güherçile bastırır güzün de
Ah Ayn el Kuzat
Yarasından kurt deşilen
Bir Eyyub gibi
Nice uzlet makamından
Geçerek gelen sen
“Bu işe kalem değil elem gerek” diyorsun da
Ve lâkin ben nasıl yazarım
Elemin tarihini batırmadan
Kalemi Hüseyin’in kanına
Ötresi başında bir bedevi sarığı
Mustafa
Kâzım’dan olma
Minezzer’den doğma
Sen kimsin ki
Mest olasın sâki elinden
Gözlerini aha şurama çevir
Aha şurama şu sol göğsüme
Ne gördüğünü söylemeden önce
Bakaya kalmış bencileyin
Bir semenderin kefâretini öde
Pul parasını cigaraya yatır
Sonra git
Develerini borsada batıran bir sanemin
Koynuna gir İncil oku
Ve
Gülü bir daha ağzına alma
Dedi Mustafa
Ben de dedim ki
Sen ki tütün içer esrar koklarsın
Bütün büyük harfleri
Küçük harfle yazarsın
Çingeneleri abdal sayar
Kendi ipini kendin keser
Sonra durup fetva makamı gibi
Kadıların hayalarını burarsın
Senin esmerliğinde bir kin var
Yazıları okunaklı kitaplarda
Senin adın hususunda
Muhtelif rivayetler var
Ben senin kefâretini ödeyemem
Sen ki yüreğinde pankart açıp
Nesîmî’nin kanıyla gazel yazdın
Ten örtüsünü kepenek diye
Eğnine giyinerek
Dağları nevruzlarda geçtin de
Gelip ovalarda yenik düştün
Mezhebini
Meşrebini
Kepeneğini al da
Çık git bu şehirden
Geliyorum dedim gel dedin
Gidiyorum dedim git dedin
Ölüyorum dedim öl dedin
Sen beni ne belledin
Ey aramıza giren üçüncü şahıs
Sonatlardan bozma bir şarkıyı
Rafızî bir ayin sanıp uludun
Sanemlere sarıldın
Yunduğun ırmakları kuruttun
Şimdi arsız bir kıpti gibi
Gelip kapımda durdun
Zamanede kul sınıfındandır fakir
Nâfile benden merhamet dilenme
Bizi önce vurdular
Sonra kimliğimizi sordular
Yaşmağımızı kaldırıp adımızı koydular
Demiştim bir ulu kapıdayız
Ayetlerini yitirmiş bir Kur’an’ı
Kekeme okumaktayız
Düsturumuz “hak kapısı önünde
vücut halkasını ezmektir”
Ey çilingirler ve gül ustaları
Bu kapının kilidini
Açacak anahtar dilini
Siz bilir misiniz
Halep pazarında sattılar bizi
Ferâceye muhtaç kadınlar gibi
Ay ışığı alladı gecelerce
Bir sürgüne müebbet bedenimizi
Biz ziyadesiyle tiryakiydik
Bilmiyorduk
Kaç akçedir hülasâsı bir yüreğin
Bu enflasyon çağında
Ey gülün acemisi Mustafa
Bir segâh tekbirinin yalnızlığını
Bir melâmet hırkasının yaman ilmeğinde
İki ters bi düz işlerdin de
Geceden geçtin gündüze borçlu kaldın
Veresiye defterine yazıldı adın
“Kâffe-i menâzil ve merâtibi kat’ ve cemi-i hazâratı cem eyledim bunlarda müşkili olan varsa gelsün diye da’vet-i âmmede bulunarak sala iden” kim varsa bilsin ki
“Niceler sûretâ cellâd olurlar
Hakîkat ehlinin olmaz nişanı”
Ey şehrin erkekleri
Sakalsız kadınlar
Bahnâme kaçkınları
Haşhaşla biriktirdiğiniz bütün letâif
Kuşların kanatsız uçtuğu
Üvey coğrafyada
Yüz buldukça astar isterdi de
Sonunda elhamdülillah
Melâmet deryasını geçip
Fütüvvetnâmelerin kapısında
Tekmil duran
Bir abdalın kıl heybesinde
Çarpılıp eridi
Elhamdülillah
Eridi de ne oldu sanki
Şuara tezkirelerine adın mı yazıldı
A safkan çocuk
Sen ey ademoğlu
Ey Mustafa
Bir namazlık saltanatı
Gazelhanlara seccade eyleyen meddah
Tuğrası sakıncalı bir vâridat sâhifesinde
Ürkek bir şeyhülislam fetvasından
Kendini kaçak sayıp
Adını kara kitaplara yazdırdın kesmedi
Kürdî hoyratlar kıraç bozlaklar söyledin
Yine kesmedi
Maraba sınıfından bir kıza aşık oldun
Yine kesmedi
Eşhas-ı mühimmeyi tanıdın iplemedin
Külliyatlar devirdin uslanmadın
Nedir oğlum senin derdin
Mustafa YILMAZ
İzinsiz alıntı yapılamaz, yayınlanamaz.